Her şey bundan 1 yıl önce yaşandı. Yaşanmaması gereken acı dolu bir gündü. Yüzyılın en soğuk günüydü. 6 şubatta ciğerlerin yanması ne demek yaşayarak öğrendik. SAHİM-SEN Başkanı Özlem Akarken, depremin üzerinden 1 yıl geçmesi...
Her şey bundan 1 yıl önce yaşandı. Yaşanmaması gereken acı dolu bir gündü. Yüzyılın en soğuk günüydü. 6 şubatta ciğerlerin yanması ne demek yaşayarak öğrendik. SAHİM-SEN Başkanı Özlem Akarken, depremin üzerinden 1 yıl geçmesine rağmen sorunların devam ettiğini ve çözüme kavuşturulmadığını vurguladı.
HATAY (İGFA) - Saatler 04:17’yi gösteriyordu. Önce, yerin altından bir ses duyuldu. Sonra derinden gelen bir sarsıntı… Kahramanmaraş Pazarcıklılar ve Kahramanmaraş Elbistanlılar hiç de mutlu uyanamadılar o sabah. Sonra yavaş yavaş gün ağarmaya başladı. Güzel ülkemiz günü aydın kılmak için hazırlıklarını yapıyordu. O da ne? Ülkece ciğerlerimizin yandığı haberleri televizyonlarda, radyolarda ve sosyal medyada beynimizi titretiyor, ciğerlerimizi dağlıyordu.
ASRIN FELAKETİ
2023’ün en soğuk günüydü 6 şubat. Hiç hafızalarımıza yer etmesini istemediğimiz bir gündü. Yaşanılmaması gereken bir gündü… Hava kurşun gibi ağırdı…. Güzel yurdum, ne yapacağını bilemiyordu. Sonra silkindik… Üzerimizdeki soğuk duş etkisini attık ve dört elle işe koyulduk. İstanbul’dan İzmir’den Konya’dan, Ankara’dan, Karadeniz’den, Akdeniz’den yurdun her yerinden ‘ne yapabiliriz, nasıl koordine olabiliriz’ diyenler önce minik bir kartopu oldu, sonra o kartopu bir çığa dönüştü. 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde asrın felaketine ülkece tek vücut olarak cevap vermeye çalıştık. Oralara ilk ulaşanların eksiklikleri bildirmesi herkesin çabalaması yüreklere en azından bir umut oldu. Genimizde zaten ‘en zor günlerde bir araya gelmek’ yok mudur?
DEPREMİN ÜZERİNDEN 1 YIL GEÇMESİNE RAĞMEN YARALAR SARILAMADI
Depremin üzerinden bir yıl geçti. Yaralar sarıldı mı? Sorusuna yönelik Sağlık Hizmetleri Sendikası (SAHİM-SEN) Genel Başkanı Özlem Akarken şunları söyledi: “Maalesef hayır… Günlerce enkaz altında kalanlar oldu. Eşini, dostunu, arkadaşını, ailesini, sokağını, caddesini, mahallesini, şehrini ve dahi anılarını kaybedenler oldu. Enkazdan çıkıp yaraları ya da enkazdan çıkan ailesini bırakıp ilk fırsatta görev yeri hastanelere gidenler oldu. Enkazdan ailesini kendi elleriyle toprağı kazarak çıkaranlar oldu. Sağlık çalışanları yaraları sarmaya çalıştılar. Ama onların yaralarını kimse sarmadı saramadı… Atama istediler çoğunun ataması olmadı. Söz verildi yapılmadı…
İMAR AFFI DEĞİL DEPREME DAYANIKLI BİNALAR İSTİYORUZ!
Çoğu sağlık çalışanı başka illerde hayatını, düzenini kurmak için gitti. Ama ataması olmayınca emekli olanlar oldu. Ağır hasarlı evlerine giremediler. Girebilenler anılarından birer parça alıp çıktılar. Ne ASM yapıldı, ne hastaneler dayanıklı hale getirildi… Performans ödemeleri, maaş gibi özlük hakları bir yana; barınma sorunu yaşamaya devam ediyorlar. Aile hekimleri konteynarda hizmet vermeye çalışıyor. Biz onları onların acısını unutmadık unutmayacağız da… Biz imar affı değil depreme dayanıklı binalar istiyoruz.
SORUNLAR DEVAM EDİYOR, AİLE HEKİMLERİ KONTEYNARDA HİZMET VERİYOR
Üzerinden 1 sene geçmesine rağmen halen deprem bölgesindeki sorunlar devam ediyor. Aynı zamanda birer depremzede olan sağlık çalışanlarının psikolojileri düzelmediği gibi performans ödemeleri, hak ediş, maaş gibi kaygılar ve barınma sorunu yaşamaktalar. Aile sağlığı merkezleri ise apartman altlarına, hastaneler deprem için yüksek riskli bölgelere mahkum ediliyor. Tüm şehir yeniden planlanırken kamu sağlık hizmetinin temelinin ve büyük çoğunluğunun verildiği aile sağlığı merkezleri planlamada yok. Hastaneler kısmi olarak yer alıyor. Depremde yıkılmış ve içinde onlarca ölü olan sağlık kurumu mu istersiniz yoksa sapasağlam ve felakete rağmen sağlık hizmetine devam edebilen sağlık çalışanlarının canlı olduğu mu? Bunu soruyoruz STK’lar olarak . Sanki hiç felaket yaşanmamış gibi, kaldığımız yerden devam ediyormuşuz gibi davranılmasını kabul etmemiz mümkün değil.
KALİTE STANDARDI EVRAKLARDA KALMASIN
Kalite standartları evraklarda sözlerde kalmasın. Kaliteli hizmet vermek ve hizmet almak için ilk şart, yaşamak yaşatmaktır. Yaşamak ve yaşatmak isteyen sağlık kurum çalışanları ve vatandaşlarımız için betonlar ölüm sebebi olmasın. Daha önceden yapım kararı alınıp yerleri belirlenmiş hastanelerin yapım sürecine tekrardan başlanmıştır. Nitelikli sağlık hizmeti vermek için personelin moral motivasyonu dikkate alınmadığını görmekteyiz. TOKİ istenirse gerekli binaları inşa edebilir. Hatta inşa edilmiş ama dağıtımı yapılmamış binalar hak sahiplerine dağıtabilir. Konteynerde yaşam maalesef zordur. Yeni atanan personellerin çoğu da barınma sorunundan dolayı istifa etme yolunu seçmiştir.
DEPREMZEDE SAĞLIK ÇALIŞANLARININ PSİKOLOJİSİ BİR MUAMMA?
Sağlık kurum çalışanları rutin sorunlarıyla uğraşırken; aynı sorunların üstüne bir de hala çalışacak güvenli yer bulamıyorlar. Elektrik kesintileri, nüfus göçleri, sel baskınları, iletişim problemleri, aşı başta olmak üzere diğer tıbbi malzeme yokluğu özlük haklarındaki maddi sorunlarla boğuşuyorlar. Hala depremler devam ediyor, artçılar bitmiyor. Depremzede sağlık çalışanları tüm bu psikolojik zorluklara rağmen çalışmaya devam ediyor, sağlık hizmeti veriyor. Güvenli çalışma alanı ve çalışma koşulları devletimizin sorumluluğundadır. İvedi çözüm üretecek devletimizdir.
DEPREMDEN DERS ALINMIYOR, GÜNÜ KURTARACAK KARARLAR DEĞİL ÇÖZÜMLER İSTİYORUZ
Depremin birçok yıkıcı etkisi oldu ancak halen ders alınmıyor. Apartman altlarına mahkum edilen aile sağlığı merkezleri yeni şehir planlamalarında yok! Güvenli, sağlam ve afet durumunda dimdik ayakta, hizmet verir halde kalacak sağlık kurumları inşa etmek zorundayız. Deprem başta olmak üzere doğal afetlerde sağlık hizmetleri önem arz ediyor. Afet planlaması afetler olduktan sonra değil öncesinde yapılmalıdır. Çok ciddi bir felaket yaşamış olmamıza rağmen stratejik çözümler üretilmedi, yaralar sarılmadı ve dersler alınmadı. Günü geçirecek kararlar değil, ciddi çözümler istiyoruz.”